ACILAR UMUDU BULDURDU BİZE
Eğitim-Bir-Sen Kayseri Şubesi, genişletilmiş il divanı toplantısını Genel Başkanımız Ali Yalçın’ın başkanlığında gerçekleştirdi.
Elmacıoğlu İskender salonunda kahvaltılı olarak düzenlenen genişletilmiş il divanı toplantısı sendikamız üyesi olan 400 civarında müdür yardımcısı ve okul temsilcisinin katılımıyla yapıldı.
Programın sunuculuğunu yapan Şube Başkan Vekilimiz Mustafa Kurban, bütün katılımcılara programa katılımlarından dolayı teşekkür ettikten sonra Şube Başkanımız Mustafa Lale’yi konuşmasını yapmak üzere mikrofana davet etti.
Şube başkanımız Mustafa Lale yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Değerli dava arkadaşlarım. Hepinizin bildiği gibi sendikamız ülkemizin ve şehrimizin en büyük sivil toplum kuruluşudur. Bugünlere gelinceye kadar büyük sıkıntılar ve zorluklar çektik. Bu sıkıntılar sonucu gerek eğitim çalışanları açısından gerekse insanlarımız açısından çok önemli kazanımlar elde ettik.
Katsayı adaletsizliğinin kaldırılmasında, sekiz yıllık kesintisiz eğitimin kaldırılmasında, Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinin seçmeli olarak okullarda okutulmasında, 12 Eylül dayatması kılık-kıyafet yönetmeliğinin kadınlarla alakalı maddelerinin kaldırılmasında ve daha birçok önemli adımların atılmasında sendikamızın gayreti sonuç vermiştir.
Önümüzdeki seçim sürecinde sendikamız olarak bazı beklentilerimiz olacaktır. Özellikle sivil anayasanın yapılması ve buna bağlı olarak başkanlık sistemine geçilmesi yeni, dönemde olmazsa olmaz taleplerimiz arasında olacaktır. Geçtiğimiz yıllarda defalarca yapılmak istenen darbe girişimlerine karşı etkili bir rol alan sendikamız önümüzdeki dönemde de darbecilere ve vesayetçi toplum mühendislerine karşı aynı etkisini hissettirecektir.
Sendikamızın daha etkili olabilmesi için ise sizlerin desteğine ve alanlarda sıkı çalışmasına ihtiyacımız vardır. Her birimiz bulunduğumuz mevzide sendikal faaliyetlere katılmalı ve üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Toplu sözleşme masasına daha güçlü oturabilmemiz için yeni üyelerle üye sayımızın artıtılması gerekmektedir. Bu konuda elinizden gelen çalışmayı yapacağınıza inanıyor ve hepinize katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum”.
Şube Başkan Vekilimiz Mustafa Kurban “Statükodan çok büyük sıkıntılar çektik ve maalesef çekmeye devam ediyoruz. Bunları aşmak için yenilikçi, değişimci ve teşkilatçı vizyon ve misyon sahibi liderlere ihtiyacımız vardır. İşte o liderlerden biri, geçmişine sadık, geleceğe ve yeniliğe açık, sendikamızı “Zirveden Yeni Ufuklara” taşıyacak genel başkanımız Ali Yalçın’ı konuşmasını yapması için kürsüye davet ediyorum” diyerek sözü genel başkanımıza verdi.
Genel Başkanımız Ali Yalçın’ın Konuşması:
Örneğimiz Hilfu’l-Fudûl’dür
Hz. Peygmaber’in peygamberliğinden önceki döneminde zalim ve güçlü olanlar, mazlum ve mağdur olanları eziyor, onlara her türlü haksızlığı reva görüyorlardı. Bir grup insan bu zalimlerden mazlumların hakkını almak için Hilfu’l-Fudûl adlı bir örgüt kurdular. Peygamberimiz de “Vadiler dolusu kızıl tüylü develere sahip olmaktan daha değerli” gördüğü bu örgüte katılarak mazlumun yanında yer aldı ve zalimlerin karşısına dikildi. Biz de Eğitim-Bir-Sen’i kurmak için yola çıktığımızda bu örgütü kendimize örnek aldık ve “Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana” olacağımızı herkese duyurduk. Kurucu genel başkanımız rahmetli Mehmet Akif İnan’ın “Türkümüz dünyayı kardeş bilendir / Gökleri insanın ortak tarlası” dizeleriyle kendimizi tanıttık.
Tohumdan Çıktık, Ormana Dönüştük
Biz yola ilk çıktığımızda bize “Bu iş, sizin işiniz değil. Siz ne anlarsınız, bu işten? Bu, falanların ve filanların yapacağı iştir” dediler. Biz ise onlara inat çıktığımız bu yolda “Tohum atalım, bitmezse toprak utansın” dedik. Toprak kendini de utandırmadı, bizi de… Attığımız tohum önce filizlendi, sonra koca bir ağaç oldu. Ağaç birken iki, on iken yüz oldu. Şimdi ise 800 bin kişilik büyük bir orman olduk. Yanyana olmamızın, kolkola girmemizin bereketini yaşadık ve gördük.
Sendikacılığa Üç Boyutlu Yeni Bir Anlam Kazandırdık
Eğitim-Bir-Sen olarak Türkiye’de bilinen ve uygulanan sendikacılık anlayışına reddiye olarak ortaya çıktık. Esnafın dükkânının camını kırmadan, vatandaşın özel mülkiyetine ve kamu malına zarar vermeden, arabaları ters çevirip yakmadan ve her şeyden önemlisi, hiç kimsenin, hiçbir kurum veya kuruluşun arka bahçesi olmadan dosdoğru yolumuzda yürüdük. Peygamberimizin “Bir kötülük görürseniz onu elinizle düzeltin. Buna gücünüz yetmezse dilinizle düzeltin. Buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğzedin” tavsiyesini kendimize düstur edinerek sendikacılığa üç boyutlu yeni bir anlam kazandırdık. Bizden önceki kavgacı ve uzlaşma karşıtı sendika anlayışından uzak durduk. Her zaman çözüm ürettik ve çözümden yana olduk.
Biz, Sendikacılığa Erdem Kazandırdık
Bizim sendikacılığımızı ve sendikacılık anlayışımızı çakma sendikalarla kıyaslamayın. Böyle bir kıyaslamaya gidenler yanılmaktadırlar. Çünkü biz sendikacılığa erdem kazandırdık. Karşı durmanın da bir ahlâkı olduğunu gösterdik. Bu yola çıktığımızda bize “Bu iş, sizin işiniz değil” diyenlerin, 800 bin kişiye ulaşan gücümüzden doğru bir anlam ve ders çıkarmaları gerekir.
Kuruş Sendikacılığı Değil, Duruş Sendikacılığı Yapıyoruz
Bu günlere gelmemiz kolay olmadı. Bu günlerdeki elde ettiğimiz başarının kaynağı çektiğimiz acılarda yatmaktadır. Biz kuruş sendikacılığı değil, duruş sendikacılığı yapmaktayız. Bizim sendikacılıktaki anlayışımız şudur: Biz ücret sendikacılığını da içinde barındıran hizmet sendikacılığı yapmaktayız. 28 Şubat’ın planlayıcıları, zamanın başbakanı olan Savunan Adam’a işçi sendikaları üzerinden saldırmayı denediler. Akılları sıra hükümetin asla veremeyeceğini düşündükleri % 35’lik bir zam talebi ile gittiler. Böylece hükümetin bu teklifi reddedeceğini ve bu sayede kaos çıkarmayı düşündüler. Ancak Merhum Erbakan “İnsan hiç olmazsa enflasyon oranında zam ister. Alın size % 55 zam” dedi. Vesayetçi toplum mühendisleri hiç beklemedikleri bu zam karşısında utanacakları yerde yine de bildiklerini okudular ve ülkemizi karanlık bir kaosun içine soktular. Emekli generalleri bankaların başına geçirerek bu bankaların çökmesine ve ülkemizin 381 milyar dolar zarara uğramasına sebep oldular.
Acılar Umudu Buldurur Bize
28 Şubat sürecinde çok büyük zorluklar ve acılar çektik. Arkadaşlarımızı, memuriyete bir daha dönemeyecek suçlamalarla suçlayıp görevden attılar. Kesintisiz eğitim dayatması ile vesayetçilerin borazanlığını yapıp dini eğitim yuvalarımızı kapattılar. Başörtülü olduğu gerekçesi ile kızlarımızı okulların kapısından içeri almadılar. Ya zorla ya da gönüllü olarak başlarını açmalarını istediler. Katsayı adaletsizliği ile yavrularımızı mağdur ettiler. Yaptıkları bu uygulamanın 1000 yıl süreceğini söylediler. Ama iki sıfırda yanıldılar ve 10 yıl bile sürmeden devrilip gittiler. Merhum Mehmet Akif İnan’ın dediği gibi “Acılar umudu buldurdu bize”.
Artık Bu Ülkede Eğitim-Bir-Sen Var
Eğitimin kesintisizlikten kurtarılmasında, katsayı adaletsizliğinin kaldırılmasında, çağ dışı kamusal alan yalanına son verilmesinde, fişlemelerin hayatımızdan uzaklaştırılmasında Eğitim-Bir-Sen’in imzası vardır. Herkes şunu iyi bilsin ki artık bu memlekette Eğitim-Bir-Sen var. Artık kimse istediği gibi at oynatamayacaktır. Bundan sonra vesayetçi toplum mühendislerinin karşısında dik duruş sergileyecek, dev gibi bir yapı vardır.
Kralın Çıplak Olduğunu Biz Haykırdık
Eğitim camiası bu ülkenin motorudur. Eğer bu ülke ielrlemek istiyor ve ilerleyecekse, ancak entelektüel eğitim kadrosu ile ilerleyecektir. Ülkemizde sürekli olarak darbe yapmaya heveslenenler kapatma davaları ile korku imparatorluğu oluşturmaya kalkıştılar. Ancak adliye kapılarında binlerce kişiyle “Laiklik bahane, Ergenekon şahane” diyerek kralın çıplak, hem de çırılçıplak olduğunu haykıran kurumdur Eğitim-Bir-Sen.... Emekli jandarma genel komutanı Şener Eruygur’un başkanlığında, aralarında Kamusen’in de bulunduğu 41 çakma çete, 28 Şubat’ın Beşli çetesine özenip, yeni bir 28 Şubat yaşatmak istediğinde, onlara “Dur!” diyen kurumdur Eğitim-Bir-Sen… Sayımız az olsa da sadece 18 bin kişi olduğumuz zamanda sesimiz az çıksa da “Bu ülkede demokrasiyi rafa kaldırtmayız!” diyen kurumdur Eğitim-Bir-Sen…
Günümüzün Harlem Dayanışması Sizlersiniz
Siz, siz değilsiniz. Sizin gücünüz, sizin zannettiğinizden de daha fazladır. Bu ülkede son yıllarda defalarca darbe girişiminde bulunuldu. Cumhuriyet mitingleri, Gezi Olayları, 17 ve 25 Aralık operasyonları, Kobani hadiseleri… Bütün bunlar, biri olmadığı için diğeri denenen darbe girişimleridir. İşte yeniden bir toparlanma süreci ve adaletli toplum bu kurumdan, yani Eğitim-Bir-Sen’dan çıkacaktır. Bu günkü 800 bin sayımız nedir, biliyor musunuz? Bu 800 bin kişilik dayanışma, tıpkı zencilerin ezildiği, otobüslerde bir beyaz gelince zencilerin kaldırıldığı Amerika’da Malcolm-X öncülüğünde oluşturulan Harlem Dayanışmasıdır. Kendinizi sadece bir okul müdürü veya bir öğretmen olarak görmeyesiniz. Eğer dikkatli bakarsanız, babaların ve patronların hiçbirisinin örgütsüz olmadığını görürsünüz. Bütün işverenler ve iş adamları örgütlüdür. Babaların ve patronların bile örgütlü olduğu bu toplumda hocalar ve öğretmenler neden örgütlü değildir?
Kenan Evren’in Çağdışı Yönetmeliğini Takmıyoruz
Hepinizin bildiği gibi dün kalp krizi geçirerek vefat eden öğretmen arkadaşımız ile ilgili üzücü bir olay yaşadık. Devrim kanunlarına göre şapka takması ve şapkasız dolaşmaması gerektiği halde bunu yapmayan, Hırvat âdetini bizlere dayatan işgüzar bir valinin baskısı sonucu “Acaba işimden atılır mıyım?” endişesiyle strese girip korkuya kapılan bir öğretmenimiz kalp krizi geçirerek vefat etti. İşte, “Kenan Evren’in çağdışı yönetmeliğini takmıyoruz” diyen yiğitler sizlersiniz. Kamusal alanı, kamusal yalanı bitiren ve tarih yazan teşkilat sizlersiniz. Hepinizi selamlıyorum! Selam olsun sizlere!
Masadan Eli Boş Dönenlerin Dilleri Çok Dönüyor
Eğitim-Bir-Sen’in yetkiyi alması ile birlikte eğitim alanında çalışanlar çok büyük kazanımlar elde etmiştir. Birçok sorunumuz çözülmüştür. Ancak daha çözmemiz gereken çok sorunumuz vardır. Nöbete ücret, bu sorunların başında gelmektedir. Ek dersler ve sınav ücretleri de çözmemiz gereken sorunlar arasındadır. Bunları da toplu sözleşme masasına götürerek eninde sonunda çözeceğiz. Çünkü biz her zaman çözümden yana tavır sergilediğimiz için, bu meseleyi de ancak biz çözeriz. Zaten çözülen bütün sorunların altında bizim imzamız vardır. Bizden önce 9 sene yetki kullananlar hiçbir sorunu çözemeden masadan kalktılar. Çünkü onlar masaya sorun çözmek için değil, masanın hangi köşesine kimin oturacağını görüşmek için geldiler. Onların 9 senede kazanımı koca bir sıfırdır. Oysa biz 2 yılda 18 kazanım elde ettik. 9 yıl boyunca masadan elleri boş dönenlerin şimdi de dilleri çok dönüyor.
Nöbete Ücret Sorununu Çözeceğiz
Sendikamızın şu anda üzerinde en çok çalıştığı ve çözmeye uğraştığı sorun, nöbete ücrettir. Tekrar ediyorum, bunu eninde sonunda çözeceğiz. Ancak rakiplerimiz boş durmuyor. Okul müdürlerinin değişmesinden sonra “Atansalar bile çalıştırmayacağız” diyerek, yine sorunun çözümünde değil, tamamen karışmasında rol almak istiyorlar. Amaçları bizim arkadaşlarımızı zor durumda bırakarak farklı bir kaos ortamı oluşturmaktır. Oysa onlar 9 sene boyunca talep etmedikleri ve talep etmeyi akıllarından bile geçirmedikleri bu sorunu biz gündeme getirince hatırladılar. Biz nöbete ücret konusunda ısrarlıyız ve çözeceğiz. Bununla alakalı olarak broşürler bastırarak 2013’te masaya götürdüğümüzü anlatacağız.
Biz Sakadatçı Değiliz
Sendikacılık sadece Aydın Kalkan veya Mustafa Lale ile onların birlikte çalıştığı yönetim kurullarının yapacağı bir faaliyet değildir. Bazen tarafsız kalmak istediği için sendikaya üye olmadığını söyleyen okul müdürleri ile karşılaşıyoruz. Oysa âdil olmak ayrı bir şeydir, tarafsız olmak ayrı bir şeydir. Siz taraf olmak ve tarafınızı doğru seçmek zorundasınız. Siz Furkan Doğan’ın ve Yasin Börü’nün tarafında olmak zorundasınız. Bu tür arkadaşlarımız gönüllerinin bizden yana olduğunu, sendika üyesi olmak isteseler bizim sendikaya üye olacaklarını ve bizim başarılarımızla sevindiklerini söylemektedirlr. Oysa biz sakadatçı değiliz. Kimsenin yüreğine, dalağına veya ciğerine talip değiliz. Çünkü toplu sözleşme masasına oturulduğunda kalplerin sayısına değil, üyelerin sayısına bakılıyor.
Herkese “Valdo, Sen Neden Burda Değilsin?” Demeliyiz
Bazen okul ziyaretlerinde okul müdürüne sendika takvimimizi soruyoruz, çekmecesinden çıkartıyor. Burada bir sroun vardır. Sorun takvimde değil, sorun senin duruşunda ve tavrındadır. Sen nasıl bir duruş ve tavır sergileyeceğini bilmeyen birisin. Duvarına sendikasının takvimini asamayan, masasının üzerine sendikasının takvimini koyamayan kişide yürek yoktur. Olmayan yüreğe de biz talip değiliz. Halktan aldığı vergiyi Kızılderili katliamında kullanan Amerikan yönetimine vergi ödemediği için hapse atılan Henry David Thoreau’nun hikâyesini bilirsiniz. Onu hapiste ziyarete gelen dava arkadaşı Ralph Valdo Emerson, “Henry, neden buradasın?” diye sorar. Henry de ona “Valdo, sen neden burada değilsin?” sorusu ile karşılık verir. Şimdi biz de bizimle aynı duygu ve düşüncelere sahip olduğunu iddia eden Valdolara aynı şeyi söylüyor ve “Valdo, neden burada değilsin” diye soruyoruz. Siz de çevrenizdeki bütün valdolara bu soruyu sormalısınız. Artık bütün arkadaşlarımın inisiyatif alması gerekmektedir. Hepimiz bu davaya hizmet etmek durumundayız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplantının ardırndan sendikamızın hizmet binasına geçen Genel Başkanımız, burada ilçe yönetim kurulu başkanlarımızla değerlendirme ve sohbet toplantısı yapmıştır.
Rıza Bozdağ
Eğitim-Bir-Sen Kayseri Şubesi
Başkan Yardımcısı (Basın ve İletişim)