Eğitim-Bir-Sen Üniversite Üyeleri İle Buluştu
Eğitim-Bir-Sen Kayseri şubesi üniversite üyeleri ile 26.04.2014 tarihinde istişare toplantısında buluştu. Toplantıya genel başkan yardımcısı Teyfik YAĞCI, şube başkanı Aydın Kalkan ve yönetim kurulu üyeleri, Erciyes Üniversitesi temsilcisi Mehmet Akgün, sendika ilçe temsilcileri, Erciyes Üniversitesi ve Abdullah Gül Üniversitesi üyeleri ve basın mensupları katıldı.
Erciyes Üniversitesi temsilcisi Mehmet Akgün yaptığı konuşmada kurucu genel başkan Mehmet Akif İnan’ın yedi güzel insandan biri olduğunu belirterek ” Halka hizmet, Hakk’a hizmet düsturu ile kurulan sendikamız bu gün ülkemizin en büyük sivil toplum kuruluşudur. Sendikamızın vizyonu ve misyonu Türkiye’nin geleceğini yeniden inşa etme adına erdemliler hareketi olarak değerlendirilmektedir. Eğitim-Bir-Sen yol olan, yol alan, yol açan bir sendikadır. Dün gasp edilen özgürlükler bu gün Eğitim-Bir-Sen’in yoğun gayretleri teker teker iade ediliyorsa işte bu yol açma sendikacılığıdır. 1992 yılında bir avuç insanla çıkılan yolda bugün bir milyon üye hedefi ile yola devam etmekteyiz. Ancak Üniversitesilerde oldukça zayıfız, bunun Üniversitesilerin özerk olması ve bu kurumlarda sendikacılık anlayışının henüz olgunlaşmamış olması gibi bazı faktörlerden kaynaklanmaktadır. Son çalışmalarımızla hızla güçlenmekteyiz, inşallah yakında şube oluşturarak daha güçlü bir mücadele ruhu oluşturacağız” dedi.
Üniversite kadın komisyonu başkanı Saadet Çakır, kadın çalışanların sayılarının kamu kurumlarında hızla arttığını belirterek” Kamuda çalışan kadınlara yönelik pozitif ayrımcılıkta ve serbest kıyafette sendikamızın büyük katkısı olmuştur. Kadın çalışanların sendikalara daha fazla üye olması ve faaliyetlere daha fazla katılması gerekmektedir” diye konuştu.
Eğitim-Bir-Sen Kayseri şube başkanı Aydın Kalkan, sendikaların önemli bir sivil toplum kuruluşu olduğunu belirterek “ Memur sendikacılığı ülkemizde henüz istenilen seviyeye ulaşmamıştır. Özellikle üniversite çalışanları arasında sendika üye oranları çok düşüktür. Bu alanda gelişmek için yoğun bir çaba sarf etmekteyiz. 15 Mayıs mutabakatına kadar üye sayılarımızı artırmak için çalışmalarımızı artırmalıyız “ dedi.
Genel başkan yardımcısı Teyfik YAĞCI, üniversitede çalıştığı yıllarda bazı haksızlıklar ve bazı hukuksuzluklar yaşadığını belirterek şunları söyledi.”Mesai saatinde üniversitenin kütüphanesinden aldığım bir kitabı okuduğum için hakkımda soruşturma açıldı ve 1/30 oranında maaş kesimi cezası ile tecziye edildim. Bu hadiseyi yaşadığım zamanlar sendikacılık bizim için yabancı bir kavram ve alandı. Biz bu alanı solculara ve yakıp yıkanlara ait bir alan olarak görürdük. Fakat uğradığımız haksızlıklar ve şahit olduğumuz hukuksuzluklardan sonra sendikacılık alanına biz de girdik. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Bizim doldurmadığımız ve boş bıraktığımız alanı mutlaka başkaları dolduracaktır. Biz fakültede ekin derslerimizden birinde “Kirli para, temiz parayı kovar” diye bir konu görmüştük. İşte aynı felsefe sendika alanında da var olduğu için biz de sendikaya atıldık.
Sendikacılığın el ele ve kol kola verilerek mücadele edilmesi gereken bir alan olduğunu vurgulayan yağcı şöyle konuştu. Sendikacılık tek başına ya da birkaç kişinin yürütebileceği bir alan değildir. Dertleri, sıkıntıları ve problemleri çalışanların sorunlarını çözmek değil de memlekette kaos çıkarmak olanlar, 1 Mayıs’ta yine ortalığı karıştırmaya çalışmaktadırlar. Onlar da artık bul alanda yalnız olmadıklarını anlamalıdırlar. Artık alanda bizim de olduğumuzu kabul etmek zorundadırlar. Bizim derdimiz, çalışanların sorunlarını çözmek olduğu için 1Mayıs’ta herhangi bir alan şartı ileri sürmüyoruz. Geçen yıl Çanakkale’de 1 Mayıs’ı gerçekleştirmiştik, bu sene ise, çözüm sürecine katkımız olsun istedik ve Diyarbakır’ı tercih ettik.
Eğitim alanında büyük değişiklikler gerçekleşmesine vesile olduklarını da söyleyen Teyfik YAĞCI, “Büyük başarıların altına imza attık. Mesela, kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim dayatmasının kaldırılması için var gücümüzle çalıştık. Bunun için alternatif programlarımızı sunduk ve meseleyi çözdük. Bir şeye itiraz ediyorsanız, alternatifini de sunmalısınız.
Biz, yine serbest kıyafet talebinde bulunduk ve Türkiye genelinde 12 milyon 300 bin imza topladık. Bu rakam ana muhalefet partisinin aldığı oy oranından daha yüksektir. Topladığımız bu imzalar sayesinde kamuda kılık-kıyafet serbest oldu. Güçlü ve etkili bir sendika olduğumuz ispatladık.
Yine sizlerin de bildiği gibi liselerde milli güvenlik dersi diye bir ders vardı. Bu ders, okul çalışanlarını ve öğrencilerin subaylar tarafından fişlenmesi maksadıyla kullanılan bir dersti. Bizim çalışmalarımız sonucunda askeri vesayetin ürünü olan bu ders de kaldırılarak ülkemizin hür düşünceli ve özgür iradeli bireyler yetiştirmesinin önündeki engellerden biri daha kaldırılmış oldu.
İşte örgütlü ve teşkilatlı olmanın önemi burada karşımıza çıkmaktadır. Ancık üniversiteler, örgütlü olmak konusunda en çok zorlandığımız alanlardır. Çünkü üniversiteler vesayetin ve bürokrasinin hâlâ en iyi uygulandığı yerlerdir. Maalesef bu yüzden sendikalar olarak üniversitelerde örgütlenme konusunda sıkıntı çekiyoruz.
Sendikacılık yapmak “gözü karalık” yapmaktır. Eğer biz bu gözü karalığı yapmasaydık, üniversite çalışanlarının mağduriyeti daha fazla olacaktı. Çok şükür yaptığımız çalışmalar neticesinde üniversite çalışanlarına yönelik yapılan hak mağduriyetlerini önledik ve önlemeye devam ediyoruz” diye konuşmasını sürdürdü.
“Bizim güçlenmeye ve gücümüzü artırmaya ihtiyacımız vardır” diyen Yağcı Konuşmasına şöyle devam etti. “Sen olmazsan biz bir eksiğiz” ve “her üye, bir üye” felsefesi ile hareket etmeliyiz. Çünkü bir kişinin gücü kendisini son derece iyi hissettirmektedir. Bir kişinin oyu ile nice seçimlerin kazanıldığı hepinizin malumudur. Bu yüzden, biz her bir kişinin üyeliğini almak zorundayız ki gücümüz artsın.
Sendikacılık, sadece yönetim kurulu üyelerinin çalışmaları ile gerçekleştirilecek bir alan değildir. Sendikacılık, bütün üyelerin katılımıyla güçlerin ve çalışmaların birleştirilmesi ile başarıya ulaşılacak bir alandır.
Hepinizin bildiği gibi, üniversitelerdeki en büyük sorun, YÖK kanunudur. Bu kanunun mutlaka değişmesi gerekmektedir. Çünkü şu andaki üniversite ve bu üniversitenin bilim anlayışı ile modern ve muasır bir Türkiye oluşturmak, bilimsel çalışmalar yaparak bilim üretmek, dünya ile rekabet ve yarış yapabilmek mümkün değildir.
Biz YÖK kanunu ile alakalı görüşlerimizi hazırlayıp bizzat YÖK başkanı ile görüştük. Bizim kendimize göre hazırladığımız bir çalışmamız vardır. Yani biz sürekli olarak sadece sorunları tesbit ederek kalmıyor, aynı zamanda çözüm yolları da üretiyoruz. Özellikle öğretim elemanlarının en büyük mağduriyeti olan ücretler konusunda çalışmalar yapıp YÖK ile görüştük ve bizzat başkanın onayını aldık. Biz öğretim elemanlarının ücret kayıplarının önlenmesi için 729 TL’lik bir artışın maaşlara yansıtılmasını istiyoruz. Bunu hükümete de ilettik. Maliye bakanlığı biraz soğuk baksa ve 17 Aralık paralel darbe girişimi bu sürece engel olsa da başbakanımız Büyük Memur-Sen buluşmasında Memur-Sen’in taleplerinin yerine getirilmesi için talimat verdi. İnşallah önümüzdeki günlerde bu konuda büyük bir müjdenin açıklanmasını bekliyoruz.
İnsanlar makam sahibi olunca maalesef bazıları “Güç zehirlenmesine” uğruyor. Hatta bu güç zehirlemesi bazen bizim arkadaşlarımızı bile etkileyebiliyor. Bu yüzden de biz, bazı zamanlar kendi arkadaşlarımızla mücadele etmek durumu ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu şekilde önlediğimiz çok sayıda mağduriyetler vardır.
Sendika olarak bizim tek mücadele alanımız çalışanların hak ve hukuklarını korumak değildir. Bunu gerçekleştirmenin yanında bizim öncelikli olarak devletimizin birliği ve milletimizin dirliği gibi bir mücadele alanımız vardır. Ayrıca ikinci olarak da medeniyet değerlerimizi yeniden inşa etmek gibi bir çalışma alanımız vardır. Bu yüzden çalışmalarımızı çok geniş bir yelpazede sürdürmekteyiz”.
Mustafa KURBAN
Eğitim-Bir-Sen Kayseri Şubesi
Başkan Yardımcısı (Basın ve İletişim)